Ara

1 Mayıs 2011 Pazar

Kazananlar Kulübü

 Bugün bir film izledim. Güzeldi iyiydi hoştu... Adından da anlaşıldığı üzere Kaybedenler Kulübü izlediğim film. Bende de bir benzerlik var aslında. Ben o kadar batmış ve bezmişimki bu şeyden. Artık isim bile veremiyorum çünkü. Etrafımda bir sürü kazanan ve kaybeden var. Ben kaybedemiyorum bile. Hayatım De Ja Vu larla geçiyor gibi. Şu anı bile hatırlıyorum. İç hesaplaşmalarım bitsin istiyorum. Bitmeyecek ama bu beni hem mutlu hem de mutsuz ediyor. Bana üzgün olmak iyi geliyor sanırım. Çünkü üzgünken anlıyorsun bazı şeyleri. Yani diyiyorsun bu nedir? Bir sorgulama hali düşüyor. Ama Benim sorgum kime? Neye? En azından korkusuz rahat bir nefes alabilmek istiyorum. Ne yapmalıyım ki? Kayıp veya kazanç farketmez! Hissetmek istiyorum. Çünkü hissiz yaşamak... Yaşamak bu sanırım. Hissetmemek. Birçok insan benim gibi aslında. Onların sesiben miyim? Hiç sanmıyorum. O mevki değilim ben.Sorun şu, karanlık. Siyah göremiyorum. İçimi bile göremezken dış dünyaya nasıl bakabilirim ki? Bakamam değil mi? İçi boş bir taş gibiyim aslında. Neden mi taş? Çünkü taş dolu gözükür. Ben de öyleyim işte snob şımarık piç ve gereksiz. Kimse umursamasa da varım işte. Ne yazık ki? Ama bir gün varlığım ile yokluğum arasındaki ince çizgiyi siyaha boyayacağım ve gözükmeyecek. Işığın gölgesinde kalacak. O gün sanırım bir cevap bulabilirim. Belki de bulmam. Ben ne istiyorum bilmiyorum ki? Ya siktir et yaşa diyiyorsun de mi ? Olmuyor işte kolay değil. Hergünün değerini anlıyorum. Değersizler çünkü anlaşılmayacak bir şey yok! Sen bir hiçsin olay bu.

Neden Müzik?

 Bu konuyu çok tartıştım, çok düşündüm. Sonuç olarak insanı hayatta tutan şey bu abi. Müzik! Adam seni ağlatır sevdirir, güldürür siker atar... Ama bakarsın olmuş bitmiş hayat geçmiş.. Müzik geçmez işte. Açarsın baştan dinlersin. Hayattan save dosyaları gibi. Yani kolay değil be. Kendini tatmin edemezken müzik açarsın. Efkarlanırsın müzik açarsın. İnsanı insan yapanlardan biri herhalde bu. Bazı anlar açarsın son ses sallarsın kafanı ritim tutarsın. O sırada sende olay bitmiştir zaten. Sen müzik, müzik sen olmuşsundur. Kendi kedine dersin ne yapıyorum anasını satayım! Fuck ya. Bu nedir abi. Nedir bizim çektiğimiz ergenlerin çektiği... Git liseye gelsin zayıflar azar işit. Sikerim okulu lan. Çok argolaştım ama gerçek bu beni hayata bağlıyor bu müzik pezevengi. Neyse ben çok sövdüm anlattım sizin görüşlerinizi duyalım müzik hakkında.

Sessizliği Ararken

 Önümde bırakıyorum herkesi, arkamdakileri arıyorum. Sonsuzdan geldim ve sessizliğe gideceğim. Yolum o kadar uzun ve karmaşık ki... Hissettiğim acılar kokular ve sesler... Her biri içimi kemiriyor ve beni benden alıyor artık. Ben hangisiyim bilemiyorum. Bunları yazan mı? Düşünen mi? Deliren mi? İçimde o kadar fazla insan var ki! Kendi sesimi bile duyamıyorum artık. Yolum ufuk çizgisini takip etmek gibi. Ne kadar gidersem o kadar uzak bana. Onu bulmam için herhangi bir yoldaş ya da rehberim de yok. Belki vardır, belki Tanrıdır ama benim Tanrım da yok. Ben onun dışlanmış istenmeyen çocuğuyum. Şeytan olarak adlandırıldım ve kötülendim. İstediğim tek şey sessiz bir zamandı. Ama yok! Hiç de olamayacak anlaşılan. Çünkü sessizliği bile dinlerken bir şey duyuyor ve düşünüyorum. Somut ve gereksiz şeyler. Zannettiğim hayatı yaşayarak maddi dünyamı mahvediyorum. Buna takılarak da manevi olanı. İçimi hayalimi. Hayatsal ihtiyaçlar dışında yaşadığımız hayat sadece sikilmiş ve gereksiz olandır. Bize dayatılan bu gerçek bu doğru denilen ama sadece saçmalıklardan oluşan bu hayat! Yalanın babası ve Tanrının gerçek cehennemi.

 Önümdekilere son kez bakıyorum. Gördüğüm vahşet, acı, aşk, sevgi, ihanet, kokular,sesler... Yaşam. Geriye döndüğümde ise, ben daha yokken... Bir şey vardı oralarda. Hep var olan hiçlikteki HUZUR.